Büyük Amerikan Çöküşü ve Thomas Friedman’ın Makalesi

Amerikalı ünlü yazar Thomas Friedman, New York Times gazetesindeki haftalık makalesinde, Başkan Donald Trump’ın ikinci döneminin önümüzdeki dört yılda başarılı olmayacağını uyarısıyla paylaştı.
Thomas Friedman’ın makalesinde durup düşünülmesi gereken birkaç önemli nokta var; en dikkat çekici olanlar şunlar:
- Trump’ın politikaları tutarlı değil; daha çok kişisel kırgınlıklar, intikam arzusu ve yönetimindeki bağlılık anlayışı tarafından yönlendiriliyor.
- Trump’ın günümüz dünyasındaki gelişmelere dair bütünlüklü bir vizyonu yok ve Amerika’nın bu gelişmelere nasıl uyum sağlayarak bu yüzyılda arzulanan refahı yakalayacağına dair bir planı bulunmuyor.
- Trump, aynı eski kaygıları ve dargınlıkları taşıyarak Beyaz Saray’a geri döndü ve olağanüstü sayıda ideolojik marjinal unsuru yönetimine dahil etti; bu kişiler için temel ölçüt, anayasa ve Amerikan dış politikasının geleneksel değerleri ya da ekonomik kurallarından önce, Trump’a ve onun arzularına mutlak bağlılık oldu.
- Garip bir karışım var: Gümrük vergileri konuluyor, kaldırılıyor, sonra tekrar konuyor; Ukrayna’ya yardım ediliyor, sonra durdurulup yeniden başlatılıyor; hükümet daireleri ve iç/dış programlar daralıyor, sonra bu kararlar iptal ediliyor. Bu karmaşayı korku içinde uygulayan bakanlar ve devlet görevlileri yürütüyor.
- Gümrük politikasında ise düşmanlara ve müttefiklere karşı farklı davranılması gerekiyor. Asıl olan, ABD’nin Çin’e yönelik hedeflenmiş gümrük vergilerini artırması, bunu ABD müttefikleriyle koordineli olarak yapmasıdır. Bu sayede Çinliler üzerinde baskı kurmak mümkün olur.
Makaledeki bu noktalar, Trump’ın ikinci döneminin önümüzdeki dört yıl içinde başarılı olmayacağına dair derin ve detaylı bir bakış açısı sunuyor. Friedman özellikle Trump’ın tutarlı bir stratejiye sahip olmadığını, daha çok intikam güdüsüyle hareket ettiğini vurguluyor. Bu bakış, “2025 Projesi” adlı kapsamlı ve ayrıntılı bir dokümana dayanıyor; bu proje, ABD’de sağcı Heritage Foundation adlı kurum ve 100’ü aşkın sağcı kuruluşun düşünürleri ve kanaat önderlerinin katılımıyla hazırlanmış. Bu analiz, iç düşmanın şu an Amerika için en büyük tehdit olduğunu ve bu bölünmenin devam edeceğini söylüyor. Beyaz ırkın tam kontrolü ele alacağı ve gerekirse kan dökme dahil her yolun mübah sayılacağı iddia ediliyor. Örneğin Heritage Foundation başkanı Kevin Roberts şöyle diyor: “İkinci Amerikan Devrimi’ni yaşamaya çok yakınız; sol izin verir ve karşı taraf huzursuzlanmaya başlarsa, bu devrim kan dökülmeden gerçekleşir.” Bu strateji, kin ve egemenlik üzerine kuruludur; biri diğerini bastıracak, gerekirse silaha sarılarak. Onların birbirlerine bakışı böyle ise, diğerlerine nasıl bakacakları aşikâr. Ve bütün dünya bunu izliyor.
Ticaret vergilerine gelince, Trump tüm dünyaya gümrük vergileri dayatıyor, gelişmiş sanayi ve ticaret ülkelerini ülkelerini, Amerika’ya karşı ticaret dengesizliği yaratmakla suçluyor ve bu ülkelerden ticaret dengesini ABD ile eşitlemelerini istiyor. Düşman, müttefik, ajan ya da mürit fark etmiyor. Thomas Friedman’a göre, doğru yaklaşım ABD ve müttefiklerinin Çin’e karşı birleşik bir politika benimsemesi, herkesle düşmanlık politikası izlemek değil. Bu durum, müttefiklerin Trump’ın politikalarına karşı durmasına yol açtı ve böylece ABD’nin çok sayıda düşmanı ortaya çıktı. Özgür Dünya’nın liderliği nasıl sağlanacak? Avrupa Birliği Dış Politika Sorumlusu Kaya Kallas X platformunda şöyle yazdı: “Bugün açık ki, özgür dünya yeni bir lidere ihtiyaç duyuyor ve bu meydan okumayı kabul etmek Avrupa’nın elinde.”
Friedman, Trump ve Elon Musk’ın eylemlerini “Ulusal güvenlik sisteminin kalbine atılan bomba” olarak tanımlıyor ve bu bombanın sonunda patlayacağını, ABD’nin sığınacağı güvenli bir yer kalmayacağını belirtiyor.
Trump’ın mutlak bağlılık koşuluyla yanına aldığı sağcı figürler, onun görüş ve açıklamalarına tam uyumlu ve siyasi bir yapıya değil, kişisel ilkelere bağlılar. Trump yönetimi, sömürgeciliği amaç haline getirerek Amerikan dış politikasının geleneksel çizgisinden sapmıştır.
Sonuç olarak, tarihçiler imparatorlukların yıkılış nedenlerini ekonomik sebepler, iç çekişmeler ve bölünmeler, plan eksikliği, askeri zayıflık, karşı güçlerin varlığı ve kötü yönetim gibi faktörlere bağlar. Bugün Amerika’da tüm bu faktörler bir arada bulunuyor. En tehlikelisi ise, temel ilkelerin yokluğu ve iktidar sahiplerinin gerçek liderlik vasfından yoksun olmasıdır. Diğer yandan, Amerikan sağının liberal ve sol akımla amansız mücadelesi de devam ediyor.
Bu etkenlerin birikmesi, ABD’nin küresel zayıflamasına, gerilemesine ve devletlerin ona karşı birleşmesine neden oluyor. Sonunda çöküş ya hızlı ve şiddetli ya da yavaş ve sessiz olabilir. Bu durum, Britanya, Fransa, İspanya, Roma ve Pers İmparatorlukları’nda da yaşanmıştır… şimdi sıra Amerika’dadır.
Bir söz vardır: “Boğa güreşinde, yapısal olarak zayıf bir güreşçi, hırçın bir boğaya karşı ilk turda kazanamaz; karşısında durursa kesin ölür. Ancak küçük okların sürekli isabet etmesi, bu uzun boynuzlu boğayı sonunda diz çöktürür ve öldürür.”
Bazıları bunun hayal olduğunu ya da kişinin kendi arzusuna göre gerçeklik yaratmak istediğini düşünebilir, fakat biz diyoruz:
Birincisi, bu gerçekçi bir tespittir; imparatorlukların yıkılışında ortak nedenlerin analizi.
İkincisi, bu bir alan uzmanı ve büyük düşünürlerin tanıklığıdır; rakip ya da düşmanın değil.
Üçüncüsü, ABD’nin düşüşü gecikmiştir; çünkü medeniyet açısından gerçek bir alternatif ve siyasi iradeye sahip başka bir devlet yoktur. Amerika’yı kurtaran unsur yok; içten çürümüştür ve yolunu kaybetmiştir.
Allah şöyle buyuruyor:
(Ve Biz, bu günleri insanlar arasında değiştiririz ki, Allah’a iman edenleri bilsin ve aranızdan şehitler seçsin. Allah zalimleri sevmez.)
[Al-i İmran, 3:140]