#ABD #Afganistan #Amerika #Asya #BM #Çin #Devletlerarası #Doğu Türkistan #Düşünce #Ekonomi #Genel #Güvenlik #Irak #Jeopolitik #Kırgızistan #Ortadoğu #Özbekistan #Rusya #Siyaset #Tarih #Tema #Toplum

Çin’in Kırgızistan’daki Etkisi Büyüyor

Çin’in Kırgızistan’daki Etkisi Büyüyor

Kırgızistan, Çin’in yayılmacı politikalarına giderek daha fazla maruz kalmaktadır. Bu durum, iki ülke arasında imzalanan çok sayıda anlaşma ve büyük ölçekli projelerle açıkça görülmektedir. 21 Ekim 2025 tarihinde Kırgızistan Cumhurbaşkanlığı Ulusal Yatırım Ajansı, Issık Göl bölgesinde “Asman City” projesinin inşası için bir Çinli şirketle mutabakat zaptı imzaladığını duyurdu. Ekonomi Bakanlığı verilerine göre, projenin maliyeti yaklaşık 20 milyar dolar olarak tahmin edilmektedir. Cumhurbaşkanı Caparov, daha önce projenin hayata geçirilmesini çevresel gerekliliklere ve bu alandaki düzenlemelere uyulması şartına bağlamıştı.

Bilindiği üzere, “yeşil ekonomi” veya “yeşil şehir” gibi projeler, gerçekte yatırım adı altında kapitalistlerin çıkarlarına hizmet eden tuzaklardan ibarettir. Bu tür projelere tahsis edilen krediler, hibeler ve yatırımlar, genellikle finanse eden tarafın çıkarlarını önceleyen sıkı koşullarla birlikte gelir.

Çin’in yumuşak güç yaklaşımı dikkate alındığında, planlanan şehirde Çinli yatırımcılara pay tahsis edilmesi muhtemeldir. Projeye harcanan fonlar, Kırgızistan tarafından ödenecek bir borç olarak değerlendirilecek ve böylece Çin’in baskı aracı olarak kullanabileceği ek bir yükümlülük doğacaktır.

Kırgızistan’ın mevcut dış borcunun en büyük kısmı hâlihazırda Çin’e aittir. Ülkenin toplam dış borcu yaklaşık 5,2 milyar dolar olup, bunun yaklaşık 2 milyar doları Çin’e olan borçlardan oluşmaktadır. Çin-Kırgızistan-Özbekistan demiryolu gibi devasa projelerin hayata geçmesiyle birlikte bu rakamın iki katına çıkması beklenmektedir.

Ayrıca, Çin Kırgızistan’ın en büyük ticaret ortağıdır ve toplam ticaret hacminin yaklaşık üçte birini, yani %36,6’sını oluşturmaktadır. 2024 yılında iki ülke arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 22,7 milyar dolara ulaşmış, bu da bir önceki yıla göre %15 artış anlamına gelmiştir. Doğrudan yabancı yatırım açısından da Çin’in Kırgızistan’daki payı giderek artmaktadır. 2024’ün ilk dokuz ayında ülkeye gelen toplam 747 milyon dolarlık doğrudan yabancı yatırımın yaklaşık %30’u, yani 221,5 milyon doları Çin kaynaklıdır.

Bunun yanı sıra, Çinli şirketler Kırgızistan’ın madencilik sektöründe %80’in üzerinde bir pazar payına sahiptir ve özellikle altın ve değerli maden çıkarımı faaliyetlerinde yoğun olarak yer almaktadır. Bu şirketler genellikle cevheri doğrudan ihraç etmekte ve böylece ülkede çıkarılan altın ve değerli maden miktarlarının resmi kayıtlarda olduğundan daha az görünmesine neden olmaktadır. Ülkede 300’den fazla Çinli şirket faaliyet göstermekte olup, yaklaşık 200 Kırgız-Çin ortak girişimi de bulunmaktadır.

Çin’in Kırgızistan’a nüfuzu yalnızca ekonomik alanla sınırlı kalmamış, turizm ve ticaret gibi diğer alanlara da yayılmıştır. Son dönemde, turizm veya yatırım kisvesi altında Çinlilerin Kırgızistan’da gayrimenkul satın alımlarında gözle görülür bir artış yaşanmaktadır. Ayrıca, Çin vatandaşlarına vizesiz giriş uygulamasının hayata geçirilmesi, bu kişilerin ülkede yerleşimlerini güçlendirmelerine ve etkilerini genişletmelerine zemin hazırlamıştır.

Son zamanlarda Çin vatandaşlarının işlediği suçların ülkede giderek arttığı gözlenmektedir. Bunun çarpıcı bir örneği, 24 Ekim’de meydana gelen olaydır: iki Çinli erkekle tartışan bir Kırgız kadının yüksek bir binadan atılması olayı. Sosyal medyada dolaşan görüntülerde, kadının balkondan sarktığı sırada iki erkeğin olayı izlediği, ardından kadının düştüğü görülmektedir.

Buradan şu sonucu çıkarabiliriz ki, bölgede artan Çin etkisi Müslümanlar için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Altyapıda bazı iyileşmeler veya stratejik projelerin başlatılması bizi aldatmamalıdır; zira gerçekte bu projeler, Çin’e olan bağımlılığımızı artırmakta ve ekonomik ile siyasi irademizi kısıtlamaktadır.

Bilindiği üzere, ateist Çin devleti onlarca yıldır Doğu Türkistan’daki Müslümanlara sistematik zulüm uygulamaktadır. Müslümanları tutuklamakta, yerlerinden etmekte, dinlerini yaşamalarına engel olmakta, domuz eti yemeye, alkol içmeye ve dinlerinden dönmeye zorlamaktadır. Müslüman kadınlarımız Han Çinlisi erkeklerle evlenmeye mecbur bırakılmaktadır. Milyonlarca Uygur kardeşimiz “yeniden eğitim kampı” adı verilen hapishanelere atılmış, orada işkenceye ve ölüme maruz kalmıştır.

Kâfir dünya düzeni ve uluslararası sistem, bu Çin zulmüne göz yummakta; İslam beldelerinin yöneticileri ise sanki olup bitenleri onaylıyormuşçasına sessiz kalmaktadır. Dolayısıyla kimse, Çin’in bu suç politikalarını Orta Asya’da, Kırgızistan da dahil olmak üzere, sürdürmeyeceğinin garantisini veremez.

Çin hegemonyasından kurtuluşu uluslararası kuruluşlardan beklemek beyhudedir; zira bu kuruluşlar, büyük sömürgeci güçlerin tahakkümünü sürdürmek için kurulmuştur. Örneğin, Birleşmiş Milletler Çin rejiminin Uygurlara ve diğer Müslümanlara uyguladığı zulüm karşısında ne yapmıştır? Hiçbir şey! Çünkü Çin, BM Güvenlik Konseyi’nin daimî üyesidir.

Amerika’ya güvenmek de caiz değildir; zira o da Afganistan, Irak ve Gazze’deki suçlarıyla hatırlanan bir başka sömürgeci devlettir.

Rusya da çözüm değildir; Orta Asya’nın eski sömürgecisi olan bu ülke, bugün Çin karşısında zayıf düşmüş ve bölgedeki genişlemesine alan açmaktadır.

Çin sömürgeciliğinden kurtuluşun tek yolu İslam’dır! Yalnızca İslam, bu bölgedeki Müslümanları tek bir “Raye” sancağı altında ve tek bir kalkan etrafında birleştirebilir — tıpkı Medine-i Münevvere’de Müslümanları birleştirip İslâm Devleti’nin liderliği altında Pers ve Roma imparatorluklarını mağlup ederek o dönemin büyük güçlerinin hâkimiyetini yıktığı gibi.

Hedef, bugünkü sömürgeci güçlerin yaptığı gibi halkları köleleştirmek değil; insanları cehaletin karanlığından imanın nuruna, zalimlerin zulmünden İslam’ın adaletine çıkarmaktır.

Müslümanların meselesi, ancak Peygamberlik Metodu üzerine kurulacak İkinci Raşidî Hilafet Devleti’nin tesis edilmesiyle çözülecektir. Bu devlet, Müslümanlar için bir siper ve koruyucu kale olacak, yeryüzündeki iki milyara yakın Müslümanı birleştirecek, sömürgeci devletlerin zulmünü ortadan kaldıracak ve yeryüzüne adalet ile hakkı hâkim kılacaktır.