Amerikan Zorbalığı ve Dünya Servetlerinin Yağmalanması

Amerikan Zorbalığı ve Dünya Servetlerinin Yağmalanması… Trump’ın Planı: Sağlamlık mı Başarısızlık mı?
Bir önceki makalemizde, Ukrayna’daki savaşı bitirme fikrinin gerçek amacının ne olduğundan ve bu fikrin, nadir metallerin çalınması yoluyla teknoloji alanındaki mücadelede üstünlük sağlamayı hedeflediğinden söz etmiştik. Bu çaba, Çin’e bağımlı olmamayı ve Rusya’nın Avrupa’ya bırakılmasını amaçlıyor; bu da her iki tarafın (Avrupa ve Rusya) zayıflamasına ve Amerika’nın Çin’e odaklanmasına yol açıyor.
Amerika bugün Çin’in ekonomik tehditleriyle mücadeleyi, Rusya’nın askeri tehditleriyle mücadeleden daha öncelikli görüyor. Çünkü Çin’in ekonomik gücü, ona devasa bir askeri güç inşa etme imkânı verirken, Rusya’nın askeri gücü çökmüş ekonomisine yansımıyor. Ekonomisi büyük ölçüde ham madde (petrol, gaz, madenler) satışına dayanıyor. Diğer yandan, Amerika’da özellikle nadir metaller alanında yaşanan kaynak kıtlığı, aynı anda iki yükü de kaldırmasını imkânsız kılıyor. Bu nedenle Çin tehdidi öncelikli görülüyor ve Rusya ile mücadele Avrupa’ya bırakılıyor. Bu durum hem Avrupa’nın hem de Rusya’nın zayıflamasına yol açıyor; bu da Amerika’nın başkalarının eliyle ulaşmak istediği bir başka hedef. Ayrıca bu politika Çin-Rusya ittifakını bozmayı ve ‘zorunlu ittifakı’ sona erdirmeyi amaçlıyor.
Peki ama bu hedef mümkün mü? Gerçekleştirilebilir mi? Trump’ın sağlam bir planı var mı? Planı uygulayacak siyasi araçlara sahip mi? Ve hedef alınan tarafların bu zorbalığa karşı koyma gücü ne durumda?
Öncelikle, Amerika bir zamanlar yaratıcı bir düşünceye sahipti ve bu onu süper güç haline getirdi. Olağanüstü bir zihinle planlama yapar, mevcut değil ileride yaşanabilecek sorunları öngörür ve buna karşı çok sıkı planlar hazırlardı. Böylece dünya liderliğini üstlendi ve bir numaralı devlet oldu. Amerikalı yazar Herman Melville bu anlayışı şöyle özetlemişti:
“Biz dünyanın öncüleriyiz, Tanrı bizi seçti. İnsanlık bizden çok şey bekliyor. İçten içe büyük şeyler başarabileceğimize inanıyoruz. Diğer uluslar geride kalmak zorunda. Biz öncüyüz, kimsenin yapamadığını yapmak için yola çıktık.”
Ancak bugün bu yaratıcı zihniyet Amerika’da zayıfladı ve toprakları artık ‘tuzlu’ hale geldi!
Konumuza ve makalemize dönecek olursak ve meseleyi teorik değil de pratik bir düzeyde inceleyeceksek, önce ekonomi yönüyle başlamak gerekir. Bu, meselenin en önemli ve en tehlikeli yönü olduğu için değil (siyasi ve uluslararası etki yönü daha önemlidir), fakat Trump yönetimi açısından öncelikli olduğu için öne alınıyor.
Gümrük Vergileri
ABD Başkanı Donald Trump, yönetiminin uyguladığı gümrük vergilerinin Amerikan ekonomisini düzeltmeye yönelik temel bir araç olduğunu ilan etti.
Trump, Kanada, Meksika ve Avrupa Birliği ülkelerini sert şekilde eleştirerek, ABD’ye adil davranmadıklarını söyledi.
Trump şöyle dedi: “Ekonomiyi düzeltmenin doğru yolu, şu anda yaptığımızdır.”
Trump’ın dünyanın birçok ülkesine gümrük vergileri uyguladığına ve sanayi ile ticaret ülkelerini, ABD’yi ticaret dengesi üzerinden sömürmekle suçladığına herkes şahit oldu. Bu ülkelerin ticaret dengelerini ABD lehine düzeltmelerini talep etti. “Gümrük vergisi” ifadesinin en sevdiği kelime olduğunu açıkça belirtti. Ayrıca devletin dışarıdan büyük paralar toplayacağını ilan etti.
Gümrük vergileri, hükümetlerin uluslararası ticareti düzenlemek için başvurduğu ekonomik araçlardan biridir. İthal ürünlere vergi uygulayarak yerli ekonomiyi korumayı ve ülkeler arası ürün akışını kontrol altına almayı hedefler. Bu politika “ticari korumacılık” (protectionism) olarak adlandırılır.
Trump bu politikayla Amerikan ekonomisini kurtarabileceğini iddia ediyor. Bu politikada dost, düşman, müttefik ayrımı yapılmıyor; herkes yüksek oranlı ve sert bir şekilde bu vergilere maruz kalıyor. Bu yaklaşım:
- Yıllarca savunduğu serbest ticareti ve bu yönde kurduğu Dünya Ticaret Örgütü ilkelerini ortadan kaldırıyor. Küreselleşmenin temel direklerini ve hatta ABD’nin dayandığı kapitalist sistemi sarsıyor. Adam Smith’in “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” felsefesiyle devletin ekonomiye müdahalesine karşı çıkmasını da çiğniyor.
- Büyük miktarlarda ithal edilen ürünlere koruma vergileri getirmek, yerli sanayiyi tehdit ediyor. Çünkü bu yaklaşım karşı taraflardan da misilleme ve yeni yaptırımlar getirecek, bu da ticaret savaşlarını tetikleyecek. Bu durum, uzun vadede ekonomik durgunluğa, uluslararası ilişkilerde gerilime, tedarik zincirlerinin bozulmasına ve iç piyasada fiyatların yükselmesine neden olur.
- Tüketiciler için de olumsuz etki yaratır. Gümrük vergileri nedeniyle ithal ürünlerin fiyatı artar ve bu da halkın alım gücünü düşürür (enflasyon). Tüketici daha az ürüne ulaşabilir. Trump yönetimi bu sürecin geçici olduğunu iddia ediyor ama görünen tablo, bu geçiciliğin uzun süreceğini gösteriyor. Zaten küresel ekonomi kriz, durgunluk ve balonlar yaşarken bu tür iddialar büyük bir hata ve dar görüşlülüktür.
Stephen Greenhouse, gümrük vergilerinin ABD ekonomisinin büyümesini ciddi şekilde baltaladığını belirtiyor. Tedarik zincirlerini bozduğunu, bu yüzden fabrikalarda üretimin aksadığını ve yeni ekipmanlara yatırımın azaldığını söylüyor. Ayrıca bu vergilerin Kanada, Meksika ve Avrupa Birliği’ne zarar verdiğini ve ABD’nin en yakın müttefikleriyle olan ilişkileri gerdiğini de ekliyor. Trump’ın bu tavrının, ABD’ye karşı uluslararası nefret duygularını artırdığını ve II. Dünya Savaşı sonrası kurulan barışçı ittifakları yok ettiğini belirtiyor. (Stephen Greenhouse, The Guardian, 24 Mart 2025)
Thomas Friedman ise Trump’ın Çin ile ticaret açığını düzeltme ihtiyacında haklı olduğunu kabul ediyor. Ancak bunun Çin’e yönelik doğrudan ama hedefli vergilerle, ABD’nin müttefikleriyle koordinasyon içinde yapılması gerektiğini söylüyor. Çin’i hareket ettirmenin yolu bu; yoksa Kanada ve Meksika’ya büyük vergiler koymak, sonra geri almak; Çin’e vergileri ikiye katlamak; Avrupa’yı tehdit etmek çözüm değil.
Friedman yazısını şu şekilde sonlandırıyor: “Eğer Trump ABD’yi tersine çevirecek köklü bir değişiklik yapmak istiyorsa, bunu sağlam temellere oturan bir ekonomik planla ve zeki, yetkin bir ekip ile yapmak zorunda. Aksi halde bu, aşırı sağcı dalkavuklarla yapılan plansız bir macera olur.”
Friedman ayrıca şöyle diyor: “Trump ve Elon Musk’ın yaptıkları, ulusal güvenlik sisteminin kalbine bomba atmak gibidir. Eninde sonunda bu bomba patlayacak ve Amerika’nın sığınacak güvenli bir yeri olmayacak.”
Bunlar ekonomiye dair bazı noktalardır. Trump’ın bir planı varsa bile bunun zayıf olduğunu gösteriyor. Ayrıca bazı düşünürlerin görüşleri, Trump yönetiminin ters yöne gittiğini ve Amerikan ekonomisini ticaret savaşlarıyla kaosa sürüklediğini açıkça ortaya koyuyor. Bu savaşların etkileri sadece ABD’yi değil, tüm dünyayı da olumsuz etkileyecek; hepimiz bu zarardan nasibimizi alacağız.