#Asya #Çin #Doğu Türkistan #Ekonomi #Enerji #Genel #Güvenlik #Jeopolitik #Osmanlı Devleti #Siyaset #Tarih #Tema #Toplum

Doğu Türkistan: Tarih Boyunca Müslümanlar Ve Direnişleri

Doğu Türkistan Tarih Boyunca Müslümanlar Ve Direnişleri (1)

Doğu Türkistan bölgesi, farklı Türk boylarının bulunduğu bir bölgedir. Geçmişinden bugüne kadar İpek Yolu Doğu Türkistan bölgesinden geçtiği için farklı kültürlerin ve teknolojilerin uğrak bölgesi olmuştur. Daha önceleri de Budizm ve Hristiyanlık o bölgelere bu şekilde yayılmıştır. Bölge yönetimi daha çok derebeylik usulüyle, en güçlü olan hanlık yönetiminin elinde olmuştur.

Hunlar, Göktürkler, Uygur Kağanlığına kadar çeşitli yönetimler olmuştur; bu, 10. yüzyıla kadar bu şekilde gelmiştir. Onuncu yüzyılda Karahanlılar’ın hâkimiyeti almasıyla beraber, Satuk Buğra Han İslamiyeti kabul etmiştir. Sâmânî tüccarlarının Doğu Türkistan’da ticarete gelmesiyle beraber, Satuk Buğra Han haricinde Müslüman olanlar da oldu. Satuk Buğra Han, Karahanlılar’ın başına geçtiğinde devletin resmi dinini İslam yaptı.

Bu dönemde Doğu Türkistan topluluğu hızlı bir şekilde Müslüman oldu. Şehirlere camiler, medreseler ve kütüphaneler inşa edildi. Hızlı bir İslami kültür yayılması yaşandı. Özellikle Kaşgar şehir olarak en önemli yer haline geldi; şehir İslam’ın doğudaki kalesiydi.

Karahanlılar döneminde İslam medeniyeti ile Türk dili ve kültürü kaynaşmaya başladı. Arapça ve Farsça bilim dili olurken, halk arasında Türkçe kullanıldı. Divânu Lügati’t-Türk adlı ilk Türkçe sözlük, Kaşgarlı Mahmud tarafından 11. yüzyılda bu kültür ortamında yazıldı.

Yusuf Has Hacib ise Kutadgu Bilig adlı ünlü eserini yazdı.

  • Bu eser, İslam ahlakı ve siyaset felsefesini Türk halkına anlatıyordu.
  • Yusuf Has Hacib, Türk dili ve edebiyatı için temel bir eser olan Kutadgu Bilig (Kutlu kılan bilgi) kitabının yazarıdır. Kutadgu Bilig 6645 beyitlik bir eserdir. Eser, Allah’a hamd, Peygamber’e ve Dört Halife’ye teşekkürle başlar.
  • Yusuf Has Hacib, astronomi bilimini öğrenmek isteyenlerin önce geometri ve hesap kapısından geçmesi gerektiğini söylemiştir: “Aritmetik ve cebir, insanı kemâle ulaştırır; toplama, çıkarma, çarpma, bölme, bir sayının iki katını, yarısını ve karekökünü alma işlemlerini bilen, yedi kat göğü avucunun içinde tutar. Her şey hesaba dayanır.”

Bu siyasi ve kültürel yoğunluğun yaşandığı dönemde Doğu Türkistan’daki birçok boy Müslümanlığı kabul etti. Her kabul eden boy Karahanlılar’a katıldı ve Karahanlılar’ın askeri gücü daha da yükseldi. 12. yüzyılın sonlarına kadar bu durum devam etti. Daha sonra Karahanlılar doğu ve batı olarak ikiye ayrıldılar. Bu ayrılıktan sonra bir Moğol kavmi olan Cengiz Han tarafından Karahanlılar yıkıldı. Bu yıkılış, oradaki insanlarda kök salmış İslam’ın yerine başka bir şey koyamadı. İşgalin olmasıyla beraber bazı Uygurlar Cengiz Han’a itaat ederek onu kabul ettiler; bazıları memur ve kâtip olarak çalıştılar. Sonrasında Doğu Türkistan Cengiz Han’a bağlı olan Çağatay Hanlığı’na devredildi. On altıncı yüzyıla kadar Çağatay Hanlığı hükmetmeye devam etti.

Ancak Doğu Türkistan topraklarında İslam’ın kök salmasından dolayı ortaya birçok ayrı beylik çıktı ve bunlar Çağatay Hanlığını kabul etmeyip Osmanlı Hilafet Devleti’ne bağlılıklarını ilan ettiler. Onlar Osmanlı’yı kendi devletleri olarak gördü, Çağatay Hanlığı’nı daima işgalci olarak değerlendirdiler.

Bu yerel beyliklerin güçlenmesi ile birlikte 17. yüzyılda Çağatay Hanlığı yıkıldı. Sonrasında Doğu Türkistan bölgesi küçük beylikler halinde yönetilmiştir. Yarkent Hanlığı, Osmanlı Halifesine bağlılıklarını her dönemde olduğu gibi bu dönemde de göstermiştir. Bu dönemde Hacca gitmek isteyen Doğu Türkistanlılar Osmanlı pasaportunu kullanıyorlardı. Aynı zamanda Doğu Türkistan’da hutbeler halife adına veriliyordu.

1759 yılında Çin’deki Qing Hanedanı büyük bir orduyla Doğu Türkistan’ı işgal etti. Uygurlara büyük zulüm uygulandı; onlara ağır vergiler yüklendi ve ağır yaptırımlar uygulandı. Bu işgalden sonra Doğu Türkistan’a Xinjiang (Yeni Topraklar) adı verildi. Tabii ki Uygurlar bunu kabullenmedi; ancak ne zaman bir isyan olsa Qing Hanedanı sert bir şekilde bu isyanları bastırdı.

Bu işgal, 1860 yılında Yakup Bey’in Kaşgar merkezli bir devlet kurması ve Qing Hanedanı’nın zayıflamasıyla hafifledi. Yakup Bey, bu dönemde Osmanlı’dan tüccarlar aracılığı ile aldığı silah ve mühimmat yardımı ile Qing istilasını sona erdirdi. Özellikle Yakup Bey, Osmanlı Halifesine bağlılık mektubu gönderdi, Osmanlı tebası altında Kaşgar emiri oldu ve sultan unvanı aldı. Ancak Yakup Bey’in ölümünden sonra Kaşgar Devleti zayıfladı ve Qing Hanedanı tekrar büyük bir ordu ile bölgeyi işgal etti.

Bu dönemden sonra zaman zaman bazı ayaklanmalar oldu ama işgali sonlandıramadı. O isyanlar kısaca şu şekildedir:

Hoten ve Kaşgar Bölgesinde Yerel Ayaklanmalar

  • 1880–1890: Hoten ve Kaşgar civarında yerel beyler ve köy toplulukları Qing yönetimine karşı direniş gösterdi.

Dungan İsyanı (Geniş Ölçekli Çin – Müslüman Çatışması)

  • 1895–1896: Çin’in kuzeybatısındaki Müslüman topluluklar (Dunganlar) Qing yönetimine karşı ayaklandı. Doğu Türkistan’da da benzer küçük çaplı Müslüman ayaklanmaları görüldü.

1911 Çin Devrimi ve Kısa Süreli Bağımsızlık Denemeleri

  • 1911–1912: Qing Hanedanı yıkılınca bazı bölgesel liderler bağımsızlık ilan etmeye çalıştı. Ancak Çin Cumhuriyeti kısa sürede bölgeyi yeniden kontrol etti.

1920’ler Küçük Çaplı Direnişler

  • 1920–1928: Kaşgar ve çevresinde, yerel Müslüman liderler Çin yönetimine karşı küçük ayaklanmalar düzenledi. Bu direnişler örgütlü bir devlet kuracak seviyede değildi, daha çok yerel özerklik ve dini özgürlük talebiyle sınırlıydı.

1933 yılı yaklaştığında Çin’deki iç karışıklıktan dolayı Doğu Türkistan’daki isyan etkili oldu ve “Birinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti” kuruldu. Ancak bu durum bir yıl sürdükten sonra Sovyetler Birliği ile birlikte Çinli generaller bölgeyi tekrar işgal etti.

Doğu Türkistan bu süreçte işgal altındayken, İkinci Doğu Türkistan’ın kurucu liderleri Sovyetler Birliği’ne giderek siyasi, diplomatik ve strateji eğitimleri aldılar. Aynı zamanda oradan diplomatik bağlantılar kurdular. Sovyetler Birliği, Doğu Türkistan’ı veya Müslümanları çok sevdiği için değil, Doğu Türkistan’ı Çin’e karşı bir aparat olarak kullanmak istediği için onlara yardım etti. Eğitim alan liderler şunlardır: Ahmetcan Kasimi, Abdulkerim Abbasov, Ishak Beg Munonov ve Dalelkhan Süleymanov. Bu liderler, Osmanlı Hilafet Devleti yıkıldığı için Çin’e karşı bir çıkış yolu bulmak amacıyla Sovyetler Birliği’ne yanaştılar; Sovyetler Birliği ’de de bunu kendi lehine kullandı. Sonrasında 1944 yılında “İkinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti” kuruldu.

1949 yılında Çin Komünist Partisi iç savaşı bitirip Çin’in yönetimini ele aldıktan sonra Mao Zedong, sinsi bir planı devreye soktu: Yeni savaştan çıkmış bir ÇKP (Çin Komünist Partisi) vardı ve tekrar savaşa girmek zor olacağından, yeni kurulacak Çin Halk Cumhuriyeti’ne Doğu Türkistanlı liderleri davet etti. Davet mektubunda başlıca öne çıkan kısımlar şunlardır:

1. Giriş:

  • Mektup doğrudan bir selamlama ve tebrik ile başlıyor:
    • “Sincan halkının kendi kaderini tayin etme hakkına saygı duyuyoruz.”
    • “Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nun zaferi, tüm milletlerin kardeşçe yaşamasını garanti edecektir.”

2. Davet:

  • “Sincan bölgesinin ileri gelen halk temsilcilerini” yeni kurulacak Çin Halk Siyasi Danışma Konferansı’na katılmaya çağırıyor.
  • “Çin’in tüm halkları, bir bütün olarak yeni Çin’in kurulmasında omuz omuza çalışmalıdır.”
  • “Sizleri Pekin’e davet ediyoruz ki, birlikte halk demokrasisi temelinde yeni Çin’in inşasında yer alasınız.”

3. Teminatlar:

  • Mao, liderlere sözde “etnik eşitlik, özerklik ve dini özgürlük” vaat ediyor:
    • “Tüm ulusal azınlıkların kültürel kimlikleri korunacaktır.”
    • “Bütün etnik gruplar, yeni anayasada eşit haklara sahip olacaktır.”
    • “Sizlerin özerklik haklarınız Çin Halk Cumhuriyeti yasalarıyla güvence altına alınacaktır.”

4. Kapanış:

  • Mektup dostane bir dil kullanılarak bitiyor:
    • “Sincan halkı, Çin Halk Cumhuriyeti’nin bölünmez bir parçasıdır ve sizin temsiliniz bunun teminatıdır.”
    • “Bu tarihi buluşmada sizi aramızda görmekten onur duyarız.”

1949 yılında Ahmetcan Kasimi ve yanındaki bazı liderler ile beraber uçak yolculuğuna çıktılar; uçak Sovyetler’ in hava sahasındayken düştü ve uçaktaki herkes öldü. Yukarıdaki mektupta öne çıkan kısımlara baktığımızda, Doğu Türkistan bir devlet olarak tanınmıyor; kendinden bir parça gibi görülüyor.

Sonrasında bazı menfaatler sunsa da Mao Zedong’u Doğu Türkistanlılar kabul etmedi ve O’da fiili işgale başladı. İşgal kolay olmuyor; Uygurlar direniyor. Bir kısmına dini ibadetlerini yapmada serbest olacaklarını söylüyorlar, bir kısmına da o bölgede lider ise yönetimde bulunma teklifleri sunuyorlar. Çin gibi büyük nüfusa sahip bir ülke de olsa, bir Müslüman beldesini işgal etmek kolay değildir.

Bu türlü hilelere rağmen Osman Batur İslamoğlu gibi direnişçiler Çin’i zorladı. Eğer içeriden Çin’e inanıp Uygurlulara ihanet edenler olmasaydı, Çin hiçbir zaman direnişi bitiremeyecekti. İçeriden ihanetlerin olmasıyla beraber, Osman Batur gibi komutanlar yakalanıp işkence edilerek şehit edildiler.

Allahu Teâla ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰٓى اَوْلِيَٓاءَۢ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” (Maide, 51)

Bu durumda şu soru aklınıza takılabilir: Peki, Doğu Türkistan geçmişinden bugüne kadar neden sürekli işgal edildi? Başlıca sebepleri şunlardır:

  1. Jeopolitik Konum: Doğu Türkistan, Çin’in batı sınırında yer alıyor. Tarihi İpek Yolu buradan geçiyor. Ticaret, askeri geçişler ve kültürel temaslar için stratejik bir bölge. Çin için bu bölgeyi kontrol etmek, hem güvenlik hem de ticaret açısından hayati önemde.
  2. Doğal Kaynaklar: Bölge petrol, doğal gaz, kömür, nadir metaller ve geniş tarım arazilerine sahip. Çin’in büyüyen ekonomisinin bu kaynaklara ihtiyacı var.
  3. İç Güvenlik ve İstikrar: Çin, çok uluslu yapısında (Han Çinlileri dışında) azınlıkların bağımsızlık hareketlerinden daima korkuyor. Doğu Türkistan’da Uygurların Müslüman kimliklerini koruyarak Çin’den kopabileceğinden endişeleniyor. Bu yüzden kültürel asimilasyon ve baskı politikaları uyguluyor.
  4. Batıya Açılım Politikası (“Batı’yı Kalkındırma Stratejisi”): 2000’lerden sonra Çin, batı bölgelerini (Tibet, Sincan gibi) ekonomik olarak geliştirmeyi hedefledi. Böylece hem bölge halkını “Çin’le bütünleştirmeyi” hem de doğrudan Batı Asya ve Avrupa’ya ulaşacak yollar (mesela Kuşak-Yol Projesi) inşa etmeyi planladı.

Müslümanlar ne zaman İslam’ı ve Müslümanları bırakıp, çözüm için bir takım İslam’dan olmayan bağımsızlık hareketlerine yönelseler, bu durum ortaya çıkıyor. Bir Müslümanın bir kâfire güvenip ondan eğitim alması ve onun yönlendirmesiyle bir devlet kurması; devletin bekasının kâfirin menfaatleri doğrultusunda şekilleneceğini gösterir.

Bugün dünyada Doğu Türkistan ve Uygurlar konuşuluyor. Kimisi bu durumu milliyetçilik olarak algılıyor, kimisi terörist olarak değerlendiriyor. Ama aslına bakacak olursak: Doğu Türkistan konusunda Türk devletleri menfaat çatışması yaşayınca, hepsinin nasıl Çin’in tarafını uttuklarını görürüz. Çin ile olan ticaretlerine bir zarar gelmemesi için birçok Uygurlu Müslüman göç idaresine alınarak Çin’e iade edildi. Tarihte de geçtiği gibi, bizi ancak İslam korur; çünkü bugün aynı meseleyi Gazze için de görüyoruz. Devletler ticaretine zarar gelmemesi için Yahudi varlığına herhangi bir yaptırım uygulamıyor. Gazze meselesinde bu liderlerin maskesi düştü; ancak bu liderler Doğu Türkistan meselesine de aynı bakıyor. Müslümanlar kendi içlerinden sahih bir siyasi liderlik çıkarmadığı müddetçe bu problem devam edecek.