İngiltere Hükümeti: Soykırım Karşısında Çok Laf Az İş

Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy, Gazze’deki savaşın sona erdirilmesi çağrısında bulunan bir mektubu imzalamış olsa da soykırım uygulayan yapıya karşı anlamlı ve somut yaptırımlar getirme konusunda ciddi bir adım atmamıştır. Peki neden?
2025 yılı, 1983–1985 yılları arasında Etiyopya’daki kıtlık sebebiyle düzenlenen Live Aid konserlerinin 40. yıldönümüdür. Ancak Gazze’de yaşanan açlık, doğal değil; tamamen insan eliyle oluşturulmuş bir trajedidir. Yardımın engellenmesi zalimce bir cezalandırmadır. İnsanların yiyecek için birbirine girmeye, yalvarmaya zorlanması aşağılayıcıdır. Ancak bundan daha korkunç olan, yardım dağıtım sisteminin ölümcül hâle gelmiş olmasıdır. Kadınlar, çocuklar ve erkekler gıda kuyruklarında vurulmaktadır. Bazı günler, çocukların aynı beden bölgelerine hedef alınması meseleyi adeta bir oyuna dönüştürmektedir.
Bu, son 22 ayda kendisini “İsrail” olarak tanıtan Siyonist işgal rejiminin işlediği insanlığa karşı yeni suçlardan sadece biridir.
Birleşik Krallığın Sessizliği Neyi Gösteriyor?
İngiltere’nin tepkisi neden bu kadar silik kaldı? Diplomatik alanda doğru kullanılan kelimeler hedefi vuracak hançerler gibi olabilir. Ancak Lammy’nin kullandığı ifadeler, adeta Netanyahu rejiminin üzerine gelişigüzel sallanan ıslak bezler gibidir. Bu tür etkisiz söylemler yalnızca işgalci yapıyı etkilememekle kalmaz, aynı zamanda eylemsizlik yoluyla failleri cesaretlendirebilir.
Lammy’nin sözlerinin asıl hedefi, büyük ihtimalle Gazze’deki vahşet karşısında hükümetlerinin neden hiçbir şey yapmadığını sorgulayan İngiliz kamuoyudur.
Durumu açıkça ortaya koyan bir diğer örnek, Muhafazakâr Parti Milletvekili ve eski İçişleri Bakanı Kit Malthouse’un Lammy’yi Lahey’de yargılanmakla tehdit etmesidir. Malthouse, Lammy’yi “eylemsizlik” ve “korkaklık” ile suçlamış, İngiltere’nin İsrail’in Gazze’deki eylemlerine olan dolaylı desteğini sorgulamıştır. Lammy’nin bu eleştiriye verdiği cevap ise sadece “bu sözler yakışıksız” şeklinde olmuştur.
İngiltere’nin Atabileceği Somut Adımlar Nelerdi?
Birleşik Krallık, İsrail işgaline karşı çok daha etkili adımlar atabilirdi. Örneğin:
- İsrail’e yönelik tüm silah ihracat lisanslarını askıya alabilirdi. Bu, ABD üretimi F-35 savaş uçaklarında kullanılan bileşenleri de kapsayabilirdi.
- Kıbrıs’tan kalkan keşif uçuşlarını durdurabilirdi. Bu uçuşlar Gazze üzerinde gerçekleştirilmekte ve muhtemelen işgalci güce istihbarat sağlamaktadır.
- İsrail’in sadece yerleşimci gruplarını değil, siyasi ve askerî liderliğini de yaptırımlarla hedef alabilirdi.
- Mevcut ticaret anlaşmalarını askıya alabilir ya da yeni serbest ticaret müzakerelerini Gazze ve Batı Şeria’da uluslararası hukukun ihlali gerekçesiyle durdurabilirdi.
- İsrail’den silah ve askeri ekipman ithalatını tamamen durdurabilirdi. Bu, Elbit Systems, Rafael Advanced Defense Systems veya Israel Aerospace Industries (IAI) gibi şirketlerden yapılan alımları da kapsardı.
- Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (ICC) Benjamin Netanyahu ve Yoav Gallant gibi “İsrailli” liderler hakkında çıkardığı tutuklama emirlerine tam destek verebilir, bu kararları kendi yargı yetkisinde uygulayabilirdi.
- Batı Şeria’daki yasadışı yerleşimlerden gelen mallar başta olmak üzere, İsrail menşeli ürünlerin ithalatını durdurabilirdi.
- Gazze’de gazetecilere, sağlık çalışanlarına, yardım kuruluşlarına ve sivillere yönelik savaş suçlarını açıkça kınayabilirdi.
- İsrail Savunma Kuvvetleri (IOF) saflarında görev yapan İngiliz vatandaşlarına karşı, 1870 tarihli Foreign Enlistment Act veya terörle mücadele yasaları kapsamında soruşturma başlatabilirdi.
- “Mahal” programına katılımı kısıtlayabilirdi. Bu program, Yahudi soylu İngiliz vatandaşlarının 18 ay boyunca IDF’de görev yapmasına imkân tanımaktadır.
Tüm bu adımlar, sadece sözde kalan açıklamaların ötesine geçerdi. Peki, neden bunların hiçbiri yapılmadı?
Neden Hiçbir Şey Yapılmadı? Muhtemel Nedenler
Bu sessizliğin arkasında birçok neden olabilir, fakat öne çıkan üç temel sebep şunlardır:
1. Stratejik Çıkarlar
İngiltere, “İsrail”i küresel düzlemde stratejik bir ortak olarak görmektedir. 1917’deki Balfour Deklarasyonu’ndan bu yana bu desteğin sürdüğü açıktır. O dönem Britanya, kendisine ait olmayan bir toprağı Avrupa kökenli bir halka vaat etmişti. İngiltere, tıpkı ABD ve Avrupa’nın diğer güçleri gibi, “İsrail”i Orta Doğu’daki çıkarlarını sürdürmek için bir ileri karakol olarak görmektedir. Belli hükümetleri eleştirebilir ama işgalin bizzat kendisine yönelik tehdit oluşturacak adımlar atmaz.
2. Lobi Gruplarının Etkisi
Declassified UK’e göre, geçtiğimiz parlamento döneminde 650 milletvekilinden yaklaşık 180’i, kariyerleri boyunca İsrail yanlısı lobi gruplarından veya bireylerden mali destek almıştır.
David Lammy, uzun yıllardır Labour Friends of Israel (LFI) ile ilişkilidir. Kasım 2023’te LFI’nin yıllık yemeğinde İsrail Büyükelçisi Tzipi Hotovely ile birlikte konuşmuştur. Ayrıca eski LFI yöneticisi David Mencer, bir dönem Lammy’nin Londra belediye başkanlığı kampanyasında görev almış, şimdi ise İsrail işgalinin sözcüsü konumundadır.
Bazı kaynaklara göre Lammy, İsrail yanlısı kişi ve gruplardan toplamda 102.640 £ bağış almıştır. Declassified UK ise bu rakamın en az 32.550 £’luk kısmının doğrudan İsrail yanlısı lobiden geldiğini belirtmektedir.
3. Dijital Altyapı Bağlantıları
“İsrail”, son yıllarda Birleşik Krallığın dijital altyapısının kritik alanlarına entegre olmayı başarmıştır. Çin’e karşı alınan tedbirler burada uygulanmamış, tam tersine İsrail ile derinleşen teknoloji ilişkileri geliştirilmiştir.
Birleşik Krallık’ ta faaliyet gösteren 400’den fazla İsrailli teknoloji firması, ekonomiye 1 milyar £ katkı sağlamakta ve yaklaşık 16.000 kişiyi istihdam etmektedir. Bu firmaların çoğu siber güvenlik ve dijital altyapı alanlarında faaliyet göstermektedir.
2023’te dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly ile İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen arasında imzalanan “2030 Yol Haritası”, siber güvenlik alanında iş birliğini daha da derinleştirmeyi taahhüt etmektedir.
2018’den bu yana faaliyet gösteren UK-Israel Tech Hub, İngiliz kamu sistemlerine (NHS gibi) entegre edilen 175 teknoloji ortaklığına öncülük etmiştir. İsrail ordusuna bağlı Unit 8200 gibi istihbarat birimlerinin bu firmalar aracılığıyla İngiltere kamu sistemlerine sızdığı iddiaları bulunmaktadır.
Elbit Systems gibi firmaların Birleşik Karalık’taki faaliyetleri, istihbarat paylaşımı, sivil gözetim endişeleri ve düzenli polis iş birlikleri nedeniyle tartışma konusudur. Elbit’in faaliyetleri savunma ve siber güvenlik odaklıdır ve denetim altındadır, ancak etkisi hafife alınmamalıdır.
Birleşik Krallık Politikalarının Gerçek Yüzü
Bugün İngiltere hükümeti, soykırım uygulayan işgal gücüne karşı aldığı pozisyondan daha sert şekilde Filistin yanlısı aktivizmi hedef almıştır.
Sözler eylemlerden daha az etkilidir. Ve ortada ciddi bir eylem yoksa o sözlerin de ne kadar boş olduğu ortadadır.