#ABD #Amerika #Asya #Düşünce #Genel #Güvenlik #Hindistan #Jeopolitik #Keşmir #Pakistan #Siyaset #Tarih #Tema

ABD-Hindistan Hegemonyasından Kurtulmak İçin Pakistan Gücünü Fark Etmeli

ABD-Hindistan Hegemonyasından Kurtulmak İçin Pakistan Gücünü Fark Etmeli

ABD Başkanı Trump’ın arabuluculuğunda düşmanlıkların sona ermesinden bu yana Pakistan, Hindistan ile çeşitli güvenlik konularında anlamlı bir diyalog başlatmaya istekli. Bu konular arasında Keşmir’in geleceği, Kontrol Hattı’nda (LOC) gerilimin azaltılması ve en önemlisi Hindistan’ın İndus Su Anlaşması’nı (IWT) askıya alma kararının geri alınması yer alıyor. İndus Su Anlaşması, Pakistan’ın su ihtiyacının %80’ini karşıladığı İndus, Chanab ve Ravi olmak üzere üç ana nehirden biri olması açısından önemlidir. [1]

Hindistan, Pakistan’ın tekliflerine defalarca ret yanıtı verdi. İçişleri Bakanı Amit Shah, The Times of India gazetesine verdiği demeçte, “Hayır, [IWT] asla eski haline getirilmeyecek. Pakistan’a akan suyu bir kanal inşa ederek Rajasthan’a taşıyacağız. Pakistan, haksız yere aldığı sudan mahrum kalacak.” dedi. [2] Shah burada, iki nükleer güç arasındaki ilişkilerin kötüye gittiğini ima eden uğursuz bir ton kullanıyor.

Kısa vadede, Hindistan’ın musluğu kapatma tehditleri için yapabileceği çok az şey var. Hindistan şu anda Pakistan’ın tarımsal kollarını besleyen suyu kesecek fiziksel altyapıya sahip değil. Suyu başka yöne yönlendirmek için kanal inşası birkaç yıl sürebilir. Bununla birlikte, Hindistan üç nehirden Pakistan’a akan su hakkında hassas verileri saklayarak Pakistan’ın mahsullerine büyük zarar verebilir. Geçmişte Hindistan, bu verileri paylaşmak zorunda kalmış ve Pakistan da mahsul felaketini önlemek için bu verileri gerektiği gibi kullanmıştır.

Hindistan’ın diyaloğun yeniden başlaması konusundaki inatçılığı, Pakistan tarafından kabul edilen ateşkes şartları hakkında zor soruları gündeme getirmekle kalmıyor, aynı zamanda Pakistan Ulusal Güvenlik Konseyi’nin (MGK) Hindistan’ın İndus Su Anlaşması’nı (IWT) askıya almasına ilişkin yaptığı açıklamaya da dikkat çekiyor. MGK’nin açıklamasında bu gelişme bir “savaş eylemi” olarak değerlendirilmiş ve “Ulusal Gücün tüm yelpazesinde tam güç” ile karşılanacağı belirtilmiştir. [3]

Kısa süren savaş sırasında, Pakistan’ın Hindistan üzerinde hava üstünlüğü elde ettiği aşikârdı ve Hindistan hava kuvvetleri fiilen karaya oturduğu için Yeni Delhi ateşkes için çabalamak zorunda kaldı. Bu durumdan faydalanıp Hindistan işgali altındaki Keşmir’in tamamen ilhakı için baskı yapmak veya Srinagar gibi bazı bölgeleri ele geçirmek yerine Pakistan, savunma pozisyonunu seçti, avantajlı konumlarından çekildi ve ateşkes şartlarını kabul etti; bu da en iyi ihtimalle Hindistan ile diyaloğun yeniden başlaması anlamına geliyordu. [4] Ancak bu görüşmeler hiçbir zaman gerçekleşmedi ve Hindistan da Trump’ın arabuluculuk çabalarını reddetti. Modi, Trump’a, “Hindistan, Keşmir konusunda asla üçüncü taraf arabuluculuğunu kabul etmeyecektir.” [5] dedi. Sonrasında hem Pakistan hem de Amerika süreçten eli boş döndü. Hindistan’ın İndus Suyu Anlaşması’nı (IWT) askıya alması, LOC’nin artan militarizasyonu, Hindistan’ın Keşmir’i acımasızca işgali ve Çin-Pakistan ekonomik koridorunun (CPEC) istikrarı gibi Pakistan’ın temel güvenlik sorunlarından hiçbirine değinmeden, Pakistan Kara Kuvvetleri Komutanı (CAOS) Asim Munir, kendisine Mareşal unvanını verdi ve Trump’ı asil barış ödülüne aday gösterdi. [6]

Bu, Pakistan liderliğinin Hindistan’a karşı taktiksel savaş alanı kazanımlarını stratejik siyasi kazanımlara dönüştürememesinin ilk örneği değil. 1999’da Pakistan, Hindistan’ı büyük bir sürprize uğratarak Kargil tepelerini ele geçirdi ve Hindistan işgali altındaki Keşmir’i almak için altın bir fırsat yakaladı, ancak Amerikan müdahalesine boyun eğdi ve taktiksel bir avantajı siyasi bir zafere dönüştüremedi.

Bu başarısızlıkların iki nedeni var:

Birincisi; savaşın amacı açık siyasi hedeflere ulaşmaktır ve bu ancak salt savunmanın öteside saldırı doktrini ile gerçekleştirilebilir. Bu doktrin, savunma cihadının bir dizi siyasi ve diplomatik eylemle birlikte saldırı cihadına dönüştürülmesini şart koşar. Bu açıdan bakıldığında, birincil stratejik hedef olan üç hayati nehre kesintisiz erişimin sağlanması, ancak Keşmir’in ilhakı gibi kesin ve uzun vadeli stratejik sonuçlara ulaşmayı amaçlayan saldırı yöntemleriyle çözülebilir.

İkincisi; Pakistan liderliği, eylemlerini uluslararası hukuk çerçevesinde çerçevelemeye devam ediyor ve her kritik noktada diplomatik ve askeri bir eylemde bulunmadan önce Amerika’nın onayını arıyor. Bu ise siyasi bir intihardır. Uluslararası hukuka körü körüne itaatlerinin bu ülkeleri nasıl mahvettiğini görmek için Irak, Libya ve İran’a bakmak yeterli. Pakistan liderliği bu yolda devam ederse, ülke benzer bir kaderle karşılaşacaktır.

Bu bağlamda, Pakistan liderliği bu zorluklarla karşı karşıya kaldığında cesurca düşünmeli ve alışılmışın dışında çözümlere kendini zorlamalıdır. Bu, Pakistan siyasi ortamının ABD onayından bağımsız ve uluslararası hukukun kapsamı dışında hareket edebilmesi için zihniyetini özgürleştirmesi gerektiği anlamına gelir.

Örneğin; ABD’nin Irak, Afganistan, Ukrayna ve Husi güçlerine karşı yaşadığı stratejik aksaklıklardan, Pakistan siyasi ortamı Amerika’nın küresel düzeni şekillendirme gücünün azaldığını artık görmelidir. Dahası Amerika; son kırk yıldır Afganistan’da Sovyetleri yenmek, Keşmir ayaklanmasını ve nükleer denemeleri kullanarak Hindistan’ı Washington’ın yörüngesine çekmek ve Amerikan yanlısı BJP’yi iktidara getirmek için sürekli olarak Pakistan’ın yardımına ihtiyaç duymaktadır. Şunu da unutmayalım ki, Pakistan’ın Amerika’nın küresel terörle mücadelesine verdiği sınırsız destek olmadan, Washington Yeni Orta Doğu Projesi’ni ilerletmeyi asla düşünemezdi.

ABD’nin Pakistan’ın gücüne olan bu bağımlılığı; Pakistan’ın siyasi çevrelerinde, Amerika’nın artık Pakistan’ı küresel istikrar için vazgeçilmez görmek yerine, çökmekte olan nüfuzunu sürdürebilmek için kritik öneme sahip bir ülke olarak gördüğü açıkça fark edilmelidir. Pakistan’ın Amerika ile iş birliği olmasaydı, Hindistan işgal altındaki Keşmir’i onlarca yıl önce kaybetmiş olurdu.

Dolayısıyla, siyasi çevre Pakistan’ın gücünü fark edemez ve bağımsız bir yol çizemezse, ülke liderliği Amerikan müdahalelerine boyun eğmesiyle şekillenen bir varoluşsal krizle karşı karşıya kalacaktır.

Referanslar:

[1, 2] Businesslike, (June 2025). India will never restore Indus water treaty with Pakistan: Amit Shah. Businessline. Available at: https://www.thehindubusinessline.com/news/national/india-will-never-restore-indus-water-treaty-with-pakistan-amit-shah/article69720610.ece

[3] Dawn, (April 25, 2025). Assault on rivers will be ‘act of war’. Dawn. Available at: https://www.dawn.com/news/1906354

[4] FirstPost, (May 2025). Did Trump broker a ceasefire deal between India and Pakistan? Firstpost. Available at: https://www.firstpost.com/explainers/india-pakistan-ceasefire-deal-us-president-donald-trump-13887378.html

[5] MSN, (June 2025). Modi tells Trump: India will never accept third-party mediation on Kashmir. MSN. Available at: https://www.msn.com/en-gb/news/world/modi-tells-trump-india-will-never-accept-third-party-mediation-on-kashmir/ar-AA1GXvfT?ocid=BingNewsSerp

[6] Aljazeera, (May 2025). Pakistan promotes army chief Asim Munir to field marshal: Why it matters. Aljazeera. Available at: https://www.aljazeera.com/news/2025/5/21/pakistan-promotes-army-chief-asim-munir-to-field-marshal-why-it-matters

 

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir