Trump Döneminde ABD-Hindistan İlişkileri

Amerikalı bir yetkili ve Avrupa Birliği’nden bir diplomat, ABD Başkanı Donald Trump’ın geçen salı günü AB yetkililerini Çin’e karşı %100’e varan gümrük vergileri koymaya teşvik ettiğini, bunun da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e baskı stratejisinin bir parçası olduğunu aktardı. Aynı yetkili, Trump’ın ayrıca Hindistan’a karşı da geniş kapsamlı gümrük vergileri uygulanmasını istediğini belirtti.
Birinci olarak: Batılı gazeteler, Trump’ın Hindistan’ı küçük düşürdüğünü ve öfkelendirdiğini, bu nedenle Hindistan’ın ABD ile ilişkilerini yeniden değerlendirmeye yöneldiğini yazdı. Hindistan’ın artık Çin ve Rusya gibi alternatif ortaklar arayabileceği vurgulandı.
New York Times, Trump’ın seleflerinin onlarca yıldır Hindistan’la kurmaya çalıştığı dostluğu heba ettiğini yazarken; Bloomberg, Hindistan’ın Washington’a meydan okuyarak Çin ve Rusya ile ilişkilerini güçlendirmeye başladığını bildirdi.
Son otuz yılda ABD başkanları Hindistan’ı “doğal müttefik” ve “özgürlük davasında kardeş” olarak tanımlamış, ilişkileri yüzyılın en önemli küresel ortaklıklarından biri olarak görmüştü.
İkinci olarak: Hindistan tarih boyunca bağımlı bir ülke oldu. Önce Britanya’nın iki yüzyılı aşan sömürüsü altında kaldı, sözde bağımsızlığından sonra bile İngiltere’nin etkisi devam etti. İngilizler, Hindistan Ulusal Kongresi gibi partiler üzerinden nüfuzlarını sürdürdüler.
Britanya zayıflayınca ABD devreye girdi. Ancak İngiliz etkisi çok güçlü olduğu için başlangıçta zorlandı. Daha sonra dini partileri destekleyerek Bharatiya Janata Partisi’ni (BJP) öne çıkardı. Atal Bihari Vajpayee döneminde ABD-Hindistan ilişkileri güçlendi, fakat BJP’nin 2004 seçimlerini kaybetmesiyle bu süreç sekteye uğradı. Kongre Partisi iktidarında ABD şirketleri Hindistan pazarına sokulmadı, nükleer anlaşmalar engellendi.
Modi liderliğindeki BJP’nin iktidara gelmesiyle ABD yeniden fırsat buldu. ABD yönetimleri, Modi’yi içeride ve özellikle diaspora örgütleri aracılığıyla dışarıda parlatmaya çalıştı. Amaç, Kongre Partisi’ni tasfiye edip ABD yanlısı BJP’yi kalıcı olarak iktidara yerleştirmekti.
Nitekim ABD’nin eski Hindistan Büyükelçisi Robert Blackwill bile 2015’te, “yakın dönemde ABD-Hindistan arasında gerçek bir stratejik ortaklık beklenmemesi gerektiğini” söylemişti. Bu, ABD’nin hedeflerine ulaşmak için sürekli hükümetler üzerinde baskı kurduğunu gösteriyordu.
ABD aynı yöntemi Pakistan’da da uyguladı. Nawaz Şerif hükümeti devrilip Pervez Müşerref iş başına getirildi. ABD, Hindistan’ın Çin’e karşı cephe alması için her türlü desteği verdi. Kongre Partisi’nin engeli ortadan kalkınca BJP’nin eli rahatladı ve Hindistan, ABD stratejilerinde Çin’i çevrelemede önemli bir aktör hâline geldi.
Üçüncü olarak: Bugün Trump, Hindistan’dan gelen mallara %50’ye varan gümrük vergisi uygulamak istiyor. Bu, iki “stratejik ortak” arasında gerilimi artıracaktır. Elbette Hindistan’daki ABD yanlısı iktidar bu talebe karşı çıkmayacaktır. Ancak bu baskının, ABD’nin kendi müttefiklerini riske atmasına ve Çin’i çevreleme stratejisini zayıflatmasına yol açıp açmayacağı sorusu gündeme geliyor.
Stephen Walt, “Trump Yönetiminin Dış Politikadaki En Büyük 10 Hatası” başlıklı makalesinde, Trump’ın müttefikleri ABD’ye karşı birleştirdiğini, Modi ile yaşadığı kişisel sorunların Hindistan’ı Rusya ve Çin’e daha da yaklaştırdığını vurgulamıştı. Bu durum, ABD’nin otuz yıllık stratejik planlarını baltaladı.