Haberlere Kısa Bir Bakış | 17 Ekim 2025
- Trump Yahudi liderlerle zaferi kutluyor
ABD Başkanı Trump, 13/10/2025 tarihinde Yahudi varlığınının parlmetosu olan kenesset’te konuşma yaptı ve suç ortağı olarak gördüğü, Yahudi devletinin başbakanı Netanyahu’ya yönelik rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk davalarında ona af getirilmesi talebi de dahil olmak üzere, övgü yağdırmaktan hiç vazgeçmedi. Çünkü onun gözünde Netanyahu, Gazze’de ve bölgede Amerikan politikasını uygulayan bir kahramandır.
Sinagogdaki toplantıda alkış ve övgü alışverişi Trump ile Yahudi liderler arasında zafer coşkusunu, Gazze’de ve tüm bölgede Müslümanlara karşı kazanılan zaferin neşesini ifade ediyordu.
Trump kibirle şunları söyledi: “Dünyanın en iyi silahlarına sahibiz ve açıkçası İsrail’e çok şey verdik. Ve İsrail, bizim yardımımız sayesinde güçlü ve harika bir hale geldi.” Övünerek devam etti: “Netanyahu sık sık beni arardı, şu silahı, bu silahı isterdi, bazılarının isimlerini bile bilmiyorum ve siz onları çok iyi kullandınız.” Bunları, Gazze’yi yıkmak ve savunmasız çocuklarını, kadınlarını ve erkeklerini öldürmek için kullandılar.
Trump, Gazze’yle ilgili uğursuz planına atıfta bulunarak, “Bu, yeni bir Orta Doğu için tarihi bir şafak, İsrail için muazzam bir zaferdir” dedi. Yani çocuklar, kadınlar ve savunmasız erkekler üzerinde muazzam bir zafer. Bu, herhangi bir yerden, hatta küçük bir yardım bile almadan iki yıl direnen ulusunun mücahit evlatlarından oluşan küçük bir gruba karşı kazanılan bir zafer değildi.
Trump, planını destekledikleri ve mücahitlere ateşkesi kabul ettirmek, Yahudi esirleri teslim ettirmek için baskı yaptıkları için özellikle Mısır, Türkiye ve Katar’daki Müslüman yönetimlerin hainlerini takdir etti; ayrıca Gazze’nin uluslararası bir yönetim altında olmasını ve gözetiminin kendisi ile çocuk katili eski İngiltere Başbakanı, ABD’nin eski başkanı George W. Bush ile Afganistan ve Irak halklarının çocuklarını, kadınlarını ve erkeklerini öldürmede ortak olan ve iki ülkeyi yok eden Tony Blair’in gözetiminde olmasını istedi. Bu süreçte milyonlarca insan yerinden edildi.
Buradan anlaşılıyor ki asıl problem, ihaneti, alçaklığı, zilleti ve Amerika ile Yahudi varlığa boyun eğmeyi kendilerine şeref sayan Müslümanların yöneticilerdir; onlar gülümseyip tokalaşırken Filistin’in satış senedini imzalıyorlar ve Yahudi varlığın suçlarından ceza almamasını, ayrıca bu varlığa her türlü yardımı açıkça yapan Amerika’nın cezasız kalmasını sağlıyorlar başkanları Trump’ın bğtğn küstahlığıyla belirttiği gibi. Ve buradan ayrıca anlaşılıyor ki Müslümanların, bu düşmanlara unutamayacakları bir ders verecek, samimi liderlere acil ihtiyaçları var; böylece Filistin’i Yahudilerin ve onların Amerikan destekçilerinin kirinden temizleyebilsinler.
- Arap ve Müslüman yöneticilerin Trump karşısındaki utanç verici tutumları
Trump, Knesset’teki konuşmasının ardından Mısır’daki Şarm el-Şeyh’e gitti ve orada hainlerle ve yalancı şahitlerle, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ve Katar Emiri Temim, anlaşmayı imzaladı. Onları, kendisine ve Amerika’ya verdikleri destek ve itaat için övdü; Gazze halkını savunmamalarını, onları öldürme, aç bırakma ve evlerini tahrip etme kaderine terk etmelerini takdir etti.
Trump, Erdoğan’dan Amerika adına başka bir görev daha yapmasını istedi ve “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmayı sona erdirmede merkezi bir rol oynayabileceğini düşündüğünü” söyledi. Çünkü onların birbirlerini sevdiklerini, Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasındaki ilişkinin hâlâ iyi olduğunu ve Erdoğan’ın Putin’i “kıymetli dost” diye nitelendirdiğini belirtti. Yani Trump, Erdoğan’dan, Rusya’nın Batı’ya açılan kapısı ve Türkiye’ye ihtiyaç duyması nedeniyle Putin üzerinde baskı kurmasını istiyor ki Putin, Trump’ın Ukrayna ve Rusya ile ilgili planlarını kabul etsin. Tıpkı Hamas hareketiyle yaptığı gibi; Hamas’ı, Katar ve Mısır’la birlikte, efendileri Trump’ın planına uyması için tüm desteği çekmekle tehdit ederek baskı altına aldı.
Trump, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’yi “dürüst bir adam ve güçlü bir lider” olarak tanımladı. O Amerika ve Yahudi varlığı için “dürüst”tü; ama kendi halkı karşısında yozlaşmıştı, halkını ezip nefesini kesen, Kenane ordusunun (Mısır ordusu) Gazze halkını desteklemek ve Filistin’i kurtarmak için harekete geçmesini engelleyen bir lider.
Dikkate değer bir diğer nokta, Trump’ın hainliğe ortak olan Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif’e mikrofon vermesi oldu; Şahbaz, kendini beğenmiş suçlu Trump’ı durmaksızın övdü ve onu “dünyanın en büyük lideri” ve “barış adamı” olarak tanımlayıp Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdiğini söyledi.
Ayrıca Trump ile Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo arasında sızan bir konuşma oldu; Prabowo, Trump’a “oğlunuz Eric ile konuşmak istiyorum” diye söylemiş, Trump da “Eric’e seni aramasını söylerim” demiş. Endonezya Cumhurbaşkanı bunun üzerine “Eric ya da Don Junior” diye heyecanlanmış. Bu alçakça, aşağılık bir tavırdır; Endonezya Cumhurbaşkanı, oğulları Eric ve Don Jr. aracılığıyla Trump Vakfı’nın gayrimenkul, konaklama hizmetleri ve blok zincir temelli projeler gibi iş ilişkileri için iş anlaşmaları peşindedir. Bilindiği üzere Endonezya Cumhurbaşkanı Amerika’nın uşaklığını yapan aşağılık bir müşteri olup, Endonezya’daki subay arkadaşları arasında “Amerika’nın çocuğu” olarak bilinir; orada eğitim görmüş ve Amerika ile sıkı bağlar kurmuş, ona itaat eden biridir.
Trump, zirveye katılan heyetler önünde Irak Başbakanı Muhammed el-Sudani’ye “Irak petrol dolu bir ülke, eğer petrolü nasıl yöneteceğinizi bilmezseniz sizin için bir sorun olur” dedi. Bu, kamu parasını israf eden, petrol paralarını çalan ve halkını gelirlerinden mahrum bırakan, Amerika’nın yetiştirdiği ajan olan Irak yöneticilerine yönelik yaptığı bir suçlamaydı. sanki Trump, “bize teslim edin, biz nasıl idare edeceğimizi biliriz” demekte, yani petrolü yatırımlar adı altında Amerikalıların çalmasını talep etmektedir.
- Trump, Filistin halkının kaderine kendisinin karar vereceğini ilan ediyor
Trump, 13/10/2025’te Şarm el-Şeyh Zirvesi’ne katıldıktan sonra dönüş yolunda, “iki devletli çözüm” hakkında kendisine yöneltilen bir soruya şu cevabı verdi:
“Onlar farklı bir plandan bahsediyorlar, ben ise tamamen farklı bir şeyden bahsediyorum. Gazze’nin yeniden imarından bahsediyorum. Birçok kişi tek devlet çözümünü tercih ediyor, bazıları ise iki devletli çözümü. Göreceğiz. Ben doğru olduğuna inandığım şeye karar vereceğim. Ancak konuyu diğer ülkelerle de koordine edeceğim.”
Trump, dünyanın lideriymiş gibi davranıyor; hem dünyanın kaderine, hem de bölgenin ve özellikle Filistin halkının kaderine karar veren biri gibi. Şarm el-Şeyh Zirvesi’nde de bunu kanıtlamaya çalıştı; dünyadan liderleri Gazze planına imza koydurmak üzere topladı. Onlara karşı tavrı, sanki büyük bir adam ve onlar da onun önünde cüceler ya da öğretmenleri karşısında duran okul çocukları gibiydi.
Yaklaşık 30 dünya lideri ve uluslararası örgüt başkanı bu imza törenine katıldı. Tutumları son derece aşağılayıcıydı; çünkü sahneyi yöneten Trump’tı: birini övüyor, diğerini eleştiriyor, bir başkasına imalı sözler söylüyor, bir kadına —İtalya Başbakanı Meloni’ye— iltifat ediyordu.
Aynı şekilde, Suriye ve Lübnan özel temsilcisi Tom Barrack da bu iki ülkenin yöneticileriyle oynuyor; onlar karşısında zillet içinde göründüklerinden, onlarla alay ediyor. Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şer‘a’ya bir defasında “Suriye’nin bölünmesine izin vermeyeceğim” diyor, bir başka seferde ise “Suriye federe bölgelere ayrılacak” diyor. Lübnan liderlerine de “Lübnan ordusunun görevi İsrail’le savaşmak değil, içeriye karşı savaşmak ve silahlı örgütlerin silahlarını toplamak” diyor, hatta “Lübnan yok olacak, çünkü İsrail bölgenin efendisidir” diye tehdit ediyor.
İşte Amerika’nın yöneticileri, başkanından en alt düzeydeki temsilcisine kadar —Suriye ve Lübnan temsilcisi ki aynı zamanda Türkiye’de de büyükelçidir— hep aynı kibir, zorbalık ve büyüklük taslama içinde davranıyorlar. Çünkü diğerleri, onlara bu fırsatı verdiler; zayıflık ve zillet gösterdiler, onları topraklarından kovmadılar.
Böylece müminin en temel özelliği olan izzeti kaybettiler; kâfirlerden izzet arayan, Rabbu’l-Âlemîn’den değil de onlardan onur bekleyen münafıkların sıfatını kazandılar.







































































































































