Netanyahu’nun Esad Sonrası Suriye Stratejisi ve Yeni Hükümetin Karşılaştığı Zorluklar
Hasan Hasan / Afaq Media
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bugün (23 Şubat 2025) Tel Aviv’in güneyindeki Holon’da yeni bir subay grubuna hitaben yaptığı konuşmada, Suriye’nin yeni yönetimine doğrudan uyarılarda bulundu. Netanyahu, İsrail’in Şam’ın güneyinde herhangi bir askeri varlığa izin vermeyeceğini vurgulayarak, güney bölgesinin tamamen silahsızlandırılmasını talep etti.
Bu açıklamalar, Beşar Esad rejiminin Aralık 2024’te çöküşünün ardından İsrail’in Suriye’deki askeri hareketliliğinin arttığı bir dönemde geldi. Bu durum, İsrail’in bölgedeki güvenlik boşluğundan ve kırılgan siyasi dengelerden faydalanarak yeni bir denklem oluşturma çabalarını yansıtıyor. Netanyahu’nun bu stratejisi şu şekilde özetlenebilir:
1. İsrail’in Güney Suriye’de Güvenlik Bölgesi Oluşturması
Eski rejimin çöküşünden bu yana İsrail askeri operasyonlarını yoğunlaştırdı. İsrail Ordu Radyosu, Tel Aviv’in Suriye toprakları içinde bir “güvenlik bölgesi” oluşturduğunu duyurdu, ancak bu bölgedeki varlığının ne kadar süreceği konusunda bir takvim belirlenmedi. Şubat 2025’te yerel kaynaklar, İsrail güçlerinin Golan sınırı boyunca ileri gözlem noktaları kurduğunu ve Suriye güçleri ile silahlı grupların hareketlerini izlemek için gelişmiş gözetleme sistemleri yerleştirdiğini bildirdi.
2. Stratejik Yüksek Bölgelerin Kontrolü ve Askeri Operasyonların Genişletilmesi
İsrail’in en dikkat çekici güvenlik hamlelerinden biri, Cebel eş-Şeyh (Hermon Dağı) zirvesinin tamamen kontrol altına alınması oldu. Bu stratejik nokta, İsrail’e askeri ve istihbari açıdan önemli bir avantaj sağlıyor ve Suriye ile Lübnan’daki askeri hareketlilikleri izleme imkânı tanıyor. Ocak 2025’te çekilen uydu görüntüleri, İsrail’in Cebel eş-Şeyh zirvesinde yeni askeri tesisler inşa ettiğini ve bölgedeki kalıcı varlığını güçlendirdiğini gösterdi.
3. “Dürzi Toplumunu Korumak” Gerekçesi
Netanyahu, konuşmasında dikkat çeken bir diğer noktada, İsrail’in “Güney Suriye’de Dürzi topluluğuna yönelik herhangi bir tehdide müsamaha göstermeyeceğini” belirtti. Aralık 2024’teki bazı raporlar, İsrail’in Süveyda kırsalındaki Dürzi köylerine insani yardım geçişine izin verdiğini ve muhalif gruplara bu köylere yönelik saldırıları engelleme baskısı yaptığını ortaya koymuştu. Bu durum, İsrail’in Dürzi meselesini bir nüfuz aracı olarak kullanma stratejisini gözler önüne seriyor.
Netanyahu’nun bu bağlamdaki stratejisi, güney Suriye’yi askeri ve güvenlik açısından izole etmeye dayanıyor. Bu strateji şu unsurları içeriyor:
– Kalıcı bir tampon bölge oluşturmak: Kuneytra, Dera ve Süveyda’nın belirli bölgelerini kontrol altında tutarak, İsrail kendisine gelecekteki tehditlere karşı ileri bir savunma hattı sağlamış oluyor.
– Suriye güçlerinin veya silahlı grupların Şam’ın güneyinde yayılmasını engellemek: Netanyahu, konuşmasında bu hedefi açıkça dile getirdi.
– Suriye’nin yeni yönetimine İsrail’in gayriresmi varlığını kabul ettirmek: İsrail, yeni yönetimin zayıf ve görece dağınık olduğunu bildiğinden, ya fiili durum oluşturarak ya da güvenlik anlaşmaları yoluyla bu varlığını kabul ettirmeyi amaçlıyor. Yeni Suriye yönetimi, ülkenin tüm bölgelerinde merkezi otorite kurma, uluslararası ve bölgesel aktörlerle ilişkileri yönetme, ekonomik krizle mücadele etme ve iç muhalefet ile silahlı grupların kalıntılarıyla baş etme gibi ciddi zorluklarla karşı karşıya.
Uluslararası Tutum
Uluslararası toplumun tepkisi genellikle sessizlik veya diplomatik çekincelerle sınırlı kaldı.
– ABD’nin tutumu: Washington gelişmeleri dikkatle izliyor, ancak politikası bölgedeki gerilimi azaltmaya ve İran’ın nüfuzunu kırmaya odaklanıyor. Bu nedenle ABD Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in genişleme hamlelerini kınamakla yetindi ve “itidale davet” çağrısında bulundu, ancak somut bir önlem almadı.
– Avrupa’nın tutumu: Fransa ve Almanya gibi ülkeler Suriye’nin egemenliğine saygı duyulması çağrısında bulunsa da, bölgedeki gelişmelere etki edebilecek gerçek bir nüfuzları bulunmuyor. Avrupa Birliği, İsrail’in Suriye’den çekilmesini talep eden bir bildiri yayımladı, ancak herhangi bir yaptırım veya baskı mekanizması devreye sokulmadı.
Sonuç
İsrail’in Esad sonrası Suriye’deki hamleleri, bölgede yeni bir denge kurma stratejisinin parçası olarak okunabilir. Öte yandan, yeni Suriye yönetimi, egemenliğini geri kazanma zorunluluğu ile yeni bir savaşa girme riskini taşıyan bir denge içinde hareket etmek zorunda kalacak. Bu nedenle, önümüzdeki süreç, Ahmed Şeria liderliğindeki yeni Suriye hükümetinin bu meydan okumalarla başa çıkma kapasitesini sınayacak. Bölgedeki karmaşık uluslararası dengeler ve eşi benzeri görülmemiş değişim süreci, Suriye’nin geleceği açısından kritik bir dönem oluşturuyor.