#ABD #Amerika #Düşünce #Filistin #Genel #Güvenlik #İran #Jeopolitik #Ortadoğu #Siyaset #Tarih #Tema #Yahudi Varlığı

Trump’ın Ortadoğu’daki Tehlikeli ve Kirli Oyunu Ters Tepebilir

Trump’ın Ortadoğu’daki Tehlikeli ve Kirli Oyunu Ters Tepebilir

Bugünün Amerika’sının Firavunu, kibirlilerin olayların nasıl gelişeceğini sandığı gibi gitmediğini hatırlasa iyi eder.

Trump’ın, Filistin’i işgal eden vekili aracılığıyla yaptığı saldırının ardından İran’a düzenlediği saldırı, hangi ölçüye göre bakılırsa bakılsın, gayrimeşru bir saldırı ve şiddet eylemidir.

İran’ın vereceği tepki, bundan sonrasının nasıl gelişeceği konusunda belirleyici olacaktır.

Eğer İran, ABD çıkarlarına anlamlı zarar verecek şekilde karşılık verirse, bu bir tırmanma olarak görülecek — bu da Trump’ın, Amerika’yı Ortadoğu’daki şiddet sarmalına çekmeyi hedefleyen Siyonist-Neocon tuzağına düştüğü anlamına gelir. ABD bu durumda, tam kapsamlı bir “rejim değişikliği”ne ve ardından gelecek istikrarsızlığa yönelebilir.

Ancak İran, Kasım Süleymani’nin öldürülmesine verdiği tepkiye benzer bir şekilde karşılık verirse — ki Trump bu durumu medyaya “önceden haber verildiği” ve İran’ın ABD hedeflerini bilerek vurmadığı, sadece itibarını kurtarmak için böyle yaptığı şeklinde anlatmıştı — o zaman bu da bir tırmanmanın ardından kontrollü bir gerilim düşüşü anlamına gelir. Böylece tüm taraflar “itibarını koruyarak” geri çekilmiş olur ve başka bir gündeme geçerler.

İşte o “başka gündem”, ABD’nin nihai hedefidir — bu, her iki yaklaşım tarafından da hedeflenebilir. Trump’ın Abraham Anlaşmaları döneminde dile getirdiği Ortadoğu vizyonu şuydu: Tüm ülkeler, birbirleriyle ve Siyonist varlıkla normalleşerek daha iyi durumda olacak; diplomasi, turizm ve ticaret herkese fayda sağlayacak; aralarında bir güç dengesi kurulacak (ancak “İsrail” hâlâ tek nükleer güç olacak) ve Filistinliler ise ne verilirse onu kabul etmelidir — bu ister sahte bir devlet, ister ondan daha azı olsun.

Böyle bir sonuç, ABD’nin asıl rakibi olan Çin’e odaklanmasına imkân verecek — bu politika değişikliği Obama döneminde şekillenmişti.

Fakat bu, kesinleşmiş bir senaryo değil.

Irak ve Afganistan’daki savaşlar, ilan edilen hedeflerine ulaşamadı — milyonlarca masum insan öldü. Burada da aynı durum geçerli: Masumlar acı çekiyor — Gazze, Batı Şeria, İran, Lübnan ve Suriye’de, Washington ve Tel Aviv’deki (işgal altındaki Yafa için kullanılan ad) bu suç rejimlerinin planlarından dolayı.

Bakara Suresi’nde Allah (سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ) şöyle buyurur:

“Onlara yeryüzünde bozgunculuk yapmayın denildiğinde, ‘Biz sadece ıslah edicileriz’ derler. İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, fakat farkında değillerdir.”

Bugün de bu sözde “islah ediciler”, aslında yeryüzünün asıl bozguncularıdır. Dünyayı tehditten kurtardıklarını iddia edenler, aslında bizzat küresel tehdidi oluşturanlardır. Bölge, son bir asırdır istikrarsız — I. Dünya Savaşı sırasında Britanya ve Fransa tarafından işgal edildiğinden beri; ardından parçalanıp zalim ve yozlaşmış rejimlere teslim edildiğinden beri; Filistin gasbedilip, Avrupalı Siyonist Yahudilere koloni kurmaları için verildiğinden beri; 1924’te Hilafet kaldırılıp, İslam coğrafyasına laik, seküler milliyetçi yönetimler dayatıldığından beri…

Şimdi henüz net olmayan şey şu: Acaba bu yaşananlar, bölgeyi daha iyiye taşıyacak yeni bir jeopolitik sarsıntının başlangıcı mı? Yani, zalimlerin tahtlarını sallayacak, yapay sınırları ortadan kaldıracak, İslami yönetişimi yeniden kuracak, bölgenin kaynaklarını bir araya getirerek Filistin’i özgürleştirecek ve Gazze halkını kurtaracak bir sarsıntı mı? Tarih boyunca adalet, barış ve güvenliği sağlayan bir sistemin yeniden tesisi mi?

Kasas Suresi’ndeki şu ayetler, bugün hiç olmadığı kadar anlamlı:

“Şüphesiz Firavun yeryüzünde büyüklük tasladı ve halkını gruplara ayırarak zayıf düşürdü. Onlardan bir kısmını ezdi; erkek çocuklarını boğazlıyor, kadınlarını sağ bırakıyordu. Şüphesiz o bozgunculardandı.”

“Biz ise, yeryüzünde ezilenlere lütufta bulunmayı, onları önderler kılmayı ve onları mirasçılar yapmayı istiyorduk.”

“Ve onları yeryüzünde yerleştirmeyi; Firavun’a, Hâmân’a ve onların ordularına, korktukları şeyi göstermek istiyorduk.”

Bugünün Amerika’sının Firavunu da bilmelidir ki, olaylar her zaman kibirli olanların düşündüğü şekilde gelişmez.

 

Pakistan’ın Zorluk Üçgeni

Pakistan’ın Zorluk Üçgeni

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir