Başkan Trump’ın Karşılıklı Tarifeleri Küresel Ekonomide Şok Dalgaları Yaratıyor
Başkan Trump’ın uygulamaya koyduğu karşılıklı tarifeler, uluslararası ticaret sisteminin işleyişini değiştirmek amacıyla küresel ekonomiyi kasıtlı olarak altüst eden bir hamle olarak dünyada şok etkisi yarattı. Trump uzun süredir, bu sistemin ABD’nin aleyhine olacak şekilde ticaret ortakları lehine çarpıtıldığına inanıyor. Özellikle Çin’in döviz manipülasyonu yaparak uzun yıllar boyunca ABD ile olan ticaretinde büyük fazlalar verdiğini iddia ediyor. Oysa gerçekte, II. Dünya Savaşı sonrasında kural temelli uluslararası düzeni dünyaya dayatan ve bu sayede diğer ülkelerin emeklerinin karşılığını basılı dolar ile ödeyerek “aşırı ayrıcalık” (exorbitant privilege) elde eden ABD’nin ta kendisiydi. Trump’ın bile bu durumu “adil bir değişim” olarak savunması oldukça güç.
Trump’ın Sistemi Yeniden Şekillendirme Fırsatı
Kasım 2024’teki seçimlerde kazandığı ezici zaferle Trump, yalnızca ABD ekonomisini değil, dünya ekonomisini de yeniden şekillendirecek güce kavuştu. En hafif tabirle cüretkar olan bu plana göre Trump yönetimi, özellikle ABD’nin ulusal güvenliği açısından kritik olan ve 1971’deki Nixon Şoku sonrasında yanlışlıkla ülke dışına çıkan üretim sektörlerini geri getirmeyi hedefliyor. Ancak aynı zamanda doların uluslararası rezerv para statüsünü de korumak istiyor.
Triffin İkilemi ve ABD’nin Açmazı
1960’lardan beri ekonomistler, bir ülkenin hem tüm ticaret ortaklarına karşı ticaret fazlası vermesinin hem de en güçlü paraya sahip olmasının imkansız olduğunu savunur – bu Triffin İkilemi olarak bilinir. ABD’nin 1971’den beri yaşadığı temel sorun, doların aşırı güçlü olması nedeniyle diğer ülkelerin ABD’den üretim yapılan malları almasını aşırı pahalı hale getirmesiydi. Bu durum Amerikan şirketlerinin üretimlerini kitlesel olarak yurtdışına kaydırmasına yol açtı.
Trump Ekibinin Çözüm Stratejisi
Trump’ın politika ekibi bu ikilemi çözdüklerini iddia ediyor. ABD şirketlerini üretimi geri getirmeye zorlarken dolar hegemonyasını da koruyacak bir strateji geliştirdiklerini öne sürüyorlar. Bunun için:
- Şirket vergilerini düşürmek
- Enerji ve üretim maliyetlerini azaltmak
- Altyapıyı modernize etmek
- İşgücünü nitelikli hale getirmek
- Yenilikçiliği ve verimliliği artırmak gibi reformlar planlıyorlar
Ancak bu devasa bir görev ve muazzam sermaye harcamaları gerektiriyor.
Petrodolar Sistemi ve Borç Krizi
1973’te Henry Kissinger’in Suudi Arabistan’la yaptığı petrodolar anlaşması, ABD’nin sürekli ticaret açığı vermesine rağmen enflasyonu kontrol edebilmesini sağladı. Bu sistem sayesinde ABD, dünyadan hammadde, mal ve sermaye ithal ederken basılı dolarları kullanabildi. Ancak bugün ABD’nin borçları:
- Kamu borcu: 34 trilyon dolar
- Özel sektör borcu: 70 trilyon dolar
- Dış borç: 27 trilyon dolar
Toplamda 100 trilyon doları aşan bu borç, dünya borcunun üçte birini oluşturuyor. Bu durum, sistemin artık sürdürülemez olduğunu gösteriyor.
2024 Seçimi: ABD için Dönüm Noktası
5 Kasım 2024, ABD için kritik bir yol ayrımıydı. Kamala Harris ve Demokrat Parti kazansaydı sistem olduğu gibi devam edecekti. Ancak Amerikan halkı, Trump’ın “Amerika’yı Kurtarma” planını seçti.
Müslüman Dünyası için Çıkarımlar
Müslüman Siyasi Analiz, Strateji ve Çözümler Merkezi (COMPASS) olarak, bu gelişmelerin Müslüman dünyası üzerindeki etkilerini analiz ediyoruz. Petrodolar sisteminin geleceği ve ABD’nin küresel ekonomideki değişen rolü, özellikle enerji ihraç eden Müslüman ülkeleri derinden etkileyebilir. Müslüman ülkelerin bu değişim dalgasına hazırlıklı olması ve alternatif ekonomik stratejiler geliştirmesi gerekiyor.